Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler Masalı – BuMesele

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler Masalı

Dünyanın en ünlü masallarından biri hiç şüphesiz ‘Pamuk Prenses ve yedi Cüceler’ masalıdır. Grimm kardeşlerin yazdığı bu eşsiz masalı, ‘İyi Uykular’ adlı youtube kanalımızda, siz çocuklarını uyuturken masal okumak isteyenler ebeveynler için yayınladık.

Bir varmış bir yokmuş, her yerin karlarla kaplı olduğu bir kış günüymüş. Kraliçe, sarayında bir yandan nakış işliyor, bir yandan da hayaller kuruyormuş. Derken parmağına iğne batmış ve üstüne üç damla kan akmış. Kraliçe kan damlalarını görür görmez, “Çocuğum kız olursa, teni kar gibi beyaz, yanakları kan gibi kırmızı, saçları da kömür gibi kapkara olsun,” diye geçirmiş içinden. Bu olaydan kısa bir süre sonra bir kız çocuğu getirmiş dünyaya. Kraliçenin hayallerindeki gibi bembeyaz olan bebeğe Pamuk Prenses adını vermişler. Ne yazık ki kraliçe doğumdan kısa bir süre sonra ölmüş.

Kral, bir yıl sonra yeniden evlenmiş. Yeni Kraliçe çok güzel bir kadınmış ama bir o kadar da kibirliymiş. Kendisinden daha güzel birinin olabileceğinin düşüncesine bile tahammül edemezmiş. Kraliçenin sihirli bir aynası varmış. Her gün aynanın karşısına geçer, kendisini seyreder ve aynaya; “Ayna, ayna söyle bana benden daha güzel biri var mı dünyada,” diye sorarmış. Ayna da hiç duraksamadan, “Hayır Kraliçem, en güzel sizsiniz” dermiş. Pamuk Prenses on dört yaşına geldiği zaman, bir gün ayna her zamanki cevabı vermemiş. Kraliçe her gün olduğu gibi aynaya yine aynı soruyu sorunca ayna bu defa, ‘Çok güzelsiniz Kraliçem ama Pamuk Prenses sizden daha güzel.” demiş.

Bunu duyan kraliçe çok kızmış, öfkesinden ne uyuyabilmiş ne de yemek yiyebilmiş. Günlerce, ‘Ne yapmalı?’ diye düşünüp durmuş. Sonunda kararını vermiş ve sarayın avcısını çağırmış. “Pamuk Prenses’i ormana götür ve öldür, kanıt olarak da kalbi sök, bana getir.” demiş. Avcı, kraliçenin dediğini yapıp Pamuk Prenses’i ormana götürmüş, bıçağını çekmiş ama Pamuk Prensesin ağladığını görünce onu öldürmeye kıyamamış, kaçmasına izin vermiş. Pamuk Prenses koşarak ağaçların arasına karışmış, gözden kaybolmuş. Avcı da kendi kendine, ‘Ben yapamadım, ama bir ayı ya da bir kurt benim yapamadığımı yapar.’ diye düşünmüş. Kraliçeye götürmek için gördüğü yaban domuzunu öldürmüş ve kalbini sökmüş. Kötü Kraliçeye kalbi getiren avcı, Pamuk Prensesi öldürdüm demiş ve yalan söylemiş.

Pamuk Prenses hava kararınca dağların ardında küçük bir eve gelmiş. Kapıyı çalmış, açan kimse olmamış. İçeri girmiş. İçeride üzerinde yemeklerle dolu yedi küçük tabağın bulunduğu yedi küçük sandalyeli uzun bir masa, duvarın dibinde de yedi küçük yatak varmış. Beklemiş, beklemiş, ama kimse gelmemiş. Bu evin kime ait olduğunu merak eden Pamuk Prenses çok aç ve yorgun olduğu için daha fazla bekleyememiş, masadaki yemeklerden yemiş ve uykuya dalmış. Evin sahipleri olan, bütün gün dağların derinliklerindeki gümüş madeninde çalışan yedi cüceler, akşam olunca evlerine dönmüşler. Pamuk Prenses’i görünce, hepsi “Ne kadar güzel bir kız!” demiş. Sabah olup uyandığında Pamuk Prenses cüceleri görünce önce çok korkmuş, ama kısa bir süre sonra onların çok iyi insanlar olduklarını anlamış. Yedi cüceler Pamuk Prenses’e onların evinde kalabileceğini söylemişler, o da hemen kabul etmiş. Sabah işe giderken, “Hoşça kal,” demişler yedi cüceler. “Kapıyı kimseye açma, üvey annen ölmediğini anlar ve senin burada olduğunu öğrenirse seni tekrar öldürmeye kalkar.” demişler.

“Bir gün Kraliçe tekrar aynasının karşısına geçmiş. Aynı soruyu sormuş, ayna, “Güzelsiniz Kraliçem, buraların en güzeli sizsiniz ama, yüksek dağların ardında cücelerin küçük, şirin evindeki Pamuk Prenses dünyalar güzeli.” demiş. Bunu duyar duymaz Kraliçe yaşlı bir dilenci kadın kılığına girmiş ve elinde içi elma dolu bir sepetle dağlara doğru çıkmış yola. Cücelerin evine varınca, kapıyı çalmış ve bir bardak su istemiş. Kimin geldiğine bakmak için pencereye çıkan Pamuk Prenses kırmızı elmaları görünce canı çekmiş. Aklına sabah evden çıkarken cücelerin söylediği gelmiş. ‘Kapıyı kimseye sakın açma Pamuk Prenses’. Yaşlı kadını gören Pamuk Prenses ‘Bunda ne kötülük olabilir ki’ diye düşünmüş ve kadına bir bardak su vermiş. Yaşlı kadın, “Bana su veren güzel kızıma tatlı bir elma da benden” demiş. Pamuk Prenses elmayı almış ve ısırır ısırmaz yere düşmüş.

Kraliçe Pamuk Prenses’e bakmış ve “Nihayet senden kurtuldum, artık dünyanın en güzeli benim,” demiş. Saraya gitmiş. Erkesi gün aynaya kimin en güzel olduğunu sorduğunda ayna, “Sizsiniz Kraliçem,” deyince dünyalar kötü kraliçenin olmuş. Akşam işten eve dönen cüceler Pamuk Prenses’i o halde görünce çok korkmuşlar, uyandırmaya çalışmışlar ama hiçbiri onu uyandıramamış.

Aradan üç gün geçmiş, yedi cüceler artık umutlarını kaybetmeye başlamışlar. Pamuk Prenses gözünü hiç açmıyormuş ama hiç ölü gibi de durmuyormuş. O yüzden yedi cüceler onu gömmemişler ve camdan bir tabutun içine koymuşlar. Günlerden bir gün cüceleri ziyarete gelen bir beyaz atlı Prens oradan geçerken camdan tabutun içinde güzel Pamuk Prenses’i görmüş ve ona âşık olmuş, uyuyan Pamuk Prensese yaklaşmış ve onu öpmüş. O anda Pamuk Prenses gözlerini açmış ve karşısında yakışıklı Prensi görmüş. Görür görmez o da prense âşık olmuş. Evlenmeye karar vermişler.

Kısa bir zaman sonra Pamuk Prenses ve Prensin düğün günü gelip çatmış. Düğüne çağrılanlar arasında Pamuk Prenses’in üvey annesi de varmış. Kötü Kraliçe Pamuk Prenses’e yine kötülük yapmak istemiş ama bu defa yapamamış çünkü Prens’in adamları Kraliçe’yi hemen yakalamış. Prens, kötü kalpli Kraliçe’yi artık kötülük yapamayacağı uzak bir ülkeye sürgün etmiş. O günden sonra Pamuk Prenses, güzelliğinin yanı sıra mutluluğuyla da ün salmış.

Bu yazıyı paylaşın!

Bir Yorum Ekleyin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

error: Copyright © BuMesele.com / İzinsiz kullanılamaz.