Şermin Yaşar “Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu” Kitap Yorumu – BuMesele

Şermin Yaşar “Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu” Kitap Yorumu

Kitabın Yazarı: Şermin Yaşar

Yayınevi: Doğan Kitap

Kitap Türü: Hikaye

Yayım Yılı: 2018

Sayfa Sayısı: 168

Dinleme Süresi: 4 sa 24 dk

Arka Kapak Bilgisi

Hayat ne biriktirir bizim için?
Kırık dökük aşklar, yaşanmamışlıklar, olmamışlıklar, bir çocukluk anısına teğellenmiş hüzünler, aşkın sonsuz bekleyişleri, ayrılıklar, kentler, köyler, yollar, rüzgârlar, gündoğumları, biraz keder, biraz da neşeyle çatılmış evler… Hayat bizim için saklamaya hazır olduklarımızı, bize yakışanları, ihtiyacımız olanları ve bizi büyütecekleri, bizi biz edecekleri biriktirir…

Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu gidenler için bir ağıt, kalanlar içinse bir şiir, biriktirilmiş insan öyküleri…

Şermin Yaşar, Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu’nda o çok özlediğimiz “insan”a bütün görkemiyle geri döndürüyor bizi. Hazırlayın yüzünüzü. Gülüşünüzün yanına biraz da keder koyun, okurken biraz ondan alacaksınız, biraz bundan. Kıtlama çay içer gibi…Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu / Şermin Yaşar

Daha önce, ‘Başlarım Şimdi Anneliğe’, ‘Tarihi Hoşça Kal Lokantası‘ ve ‘Oyuncu Anne’ kitaplarını okumuştum. Hepsini de ayrı ayrı çok sevmiş çok beğenmiştim. Tarihi Hoşça Kal Lokantası isimli öykü kitabından sonra ‘Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu’ da çok merak ettiğim bir kitap olmuştu.

Kalemini çok sevdiğim yazarın uzun süredir okumak istediğim bu kitabını storytel uygulaması üzerinden dinledim. On dokuz öyküden oluşan kitap, kimi öykülerde tebessüm ettiriyor kimi öykülerde yürek burkuyor. Nurşen Durmuş’un hikayesi içinizi acıtırken, küfür yerine kullanılan Vecdi kahkahalara sebep oluyor. Yazarın kaybettiği eşine yazdığı son hikaye ise insanı derinden etkiliyor. “Morg neden tek heceli kelime o gün anladım. İki heceli olsa çıkmaz insanın ağzından…” bu cümle ile yerle bir oldum diyebilirim.

Sosyal medyadan da takip ettiğim güzel insanın, paylaşımlarında çektiği fotoğraflara genel olarak ilk bakışta anlam veremeyen ben altındaki yazıyı her okuduğumda ‘vay be’ diyorum. Öyle güzel bir anlatımı, her şeye öyle güzel bir bakışı var ki gıpta ile bakıyorum adeta. Tanımasam bile göründüğü kadarıyla inanılmaz tatlı inanılmaz sıcak bir insan, çok güzel bir anne.

Daha önce instagram hesabım üzerinden yaptığım ankette ‘Öykü mü roman mı?’ sorusuna açık ara roman diye cevap verilmişti. Genel olarak sanıyorum öykü sevmeyenlerin sayısı bir hayli fazla. Ancak öykülere uzaksanız öykü okumaya Şermin Yaşar ile başlayabilirsiniz. Her öyküsünde karakterler kendiniz oluyor, olayları siz yaşıyormuşsunuz gibi duygudan duyguya sürükleniyorsunuz diyebilirim.

Tüm kitapseverlere iyi okumalar diliyorum. Sizler de okuduğunuz kitaplar ile ilgili yorumlarınızı bumesele.com’a yapabilirsiniz.

Eserde Geçen Satırlardan;

“Daha önceleri Reyhan Hanım’ı uzaktan seviyordum, onun haberi olmadan, ona belli etmeden, ona anlatmadan. Şimdi de aynı durumdayım. Tek fark ben ayaktayken, onun mezarda olmasıydı.”

“İsmimi Nurşen koymuşlar, sanki başka isim kalmamış gibi. Kulağıma üç kez lanet fısıldamışlar. “ Öl Nurşen, öl Nurşen, öl Nurşen…” Nurşen öldüğünde ben doğmuşum, ben doğduğumda zaten ölmüşüm.”

“Şunu biliyorum ki bu dünyada annen yoksa, anne olabilecek herkes ve her şey senin annen olsun istiyorsun.”

“Her şey insana yazılıyor diye düşündü; ama bazen ulaşmıyor. Bilmediğimiz nedenlerle dolaşıp duruyor hayatın içinde. Bazen yanından geçiyor insan yazgısının,bazen elinden tutuyor ama bunun kaderi olduğunu anlamıyor.”

“Anladım ki, fakirlik ve ucuzluk aynı şey; biri insana,biri eşyaya mahsus; ikisi de sevilmiyor, ikisinde de tüm samimiyetine rağmen değersizleşiyorsun.”

“Acıyı çekerken çekiyorsun, anlatırken gözyaşların senden önce konuşuyor. Yıllar içinde alışıyorsun, her geçen gün daha çok alışıyorsun. Bir zaman sonra başkasının hikâyesi gibi anlatmaya başlıyorsun, sanki sen yaşamamışsın, sanki sen çekmemişsin gibi.”

“Morg neden tek heceli kelime o gün anladım. İki heceli olsa çıkmaz insanın ağzından…”

“Her şeyin ilacı zaman, tek ihtiyacın zaman” dediler. Durup durup kolumdaki saate baktım, senin aldığın saate. Yolculukta ana babasını bunaltan çocuklar gibi sor­dum, “Daha gelmedik mi?” diye. Yüzüme boş boş baktılar. Ya­ni dedim, daha yalın sorayım: “Bu zamanla geçer dediğiniz zaman, takribi ne zaman ey insanlar?”

Bu yazıyı paylaşın!

Bir Yorum Ekleyin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

error: Copyright © BuMesele.com / İzinsiz kullanılamaz.