Nihan Kaya “İyi Toplum Yoktur” Kitap Yorumu – BuMesele

Nihan Kaya “İyi Toplum Yoktur” Kitap Yorumu

Kitabın Yazarı: Nihan Kaya

Yayınevi: İthaki Yayınları

Kitap Türü: Annelik-Babalık-Aile

Yayım Yılı: 2019

Sayfa Sayısı: 165

Arka Kapak Bilgisi

Nihan Kaya, çok ses getiren kitabı İyi Aile Yoktur’dan sonra, hiç farkında olmadan topluma uygun hâle getiriliş biçimlerimizi ve bu mekanizmanın hem toplumun hem de bireyin gerçekten var olabilmesini nasıl engellediğini anlatıyor. İyi Aile Yoktur’un devam kitabı olan İyi Toplum Yoktur, sünnet, nikâh, düğün, kına gibi törenlerin bize anlatılandan çok başka amaçlara dayandığını, her törenin aslında bir kurban etme töreni olduğunu savunurken, yine ezber bozuyor, doğru bildiğimiz inanışlarımızı altüst ediyor.

İnsanın en önemli aynası cinselliğidir. Aynı şekilde toplumlar da cinsiyet ve cinsellik üzerinden şekillenirler -nitekim, bu ikisi aslında aynı şeydir. Toplumun, bireyleri kendi uzantısına dönüştürebilmesi için, kadınlık ve erkeklik algısı yaratılır, bu algı törenlerle pekiştirilir. Varlığından bir şekilde haberdar olduğumuz ve kanıksadığımız her tören, bizi topluma kurban eder ve toplumu da ölü, işlevsiz kılar.

Törenlere verdiğimiz anlam, kendimize verdiğimiz anlamı ve hayatımızın kontrolünün kimin elinde olduğunu belirlemektedir.İyi Toplum Yoktur / Nihan Kaya

Nihan Kaya’nın “İyi Aile Yoktur” kitabının devamı olan bu kitabı daha kısa sürede okumuş olmakla birlikte, yorum yazım bir hayli gecikti.

İlk kitabında bir hayli “cesur” bulduğum yazar bu kitabında biraz daha anlaşılır oldu. “İyi Tören Yoktur” başlığı ile beni aldı götürdü diyebilirim. İnsanı ‘kurban’ olarak gören, insana da bunu bir şekilde kabul ettiren bağnaz düzeni, toplumsal ön yargıları oldukça açıklayıcı bir şekilde ele almış. Adetler, gelenekler, görenekler, hayatımızı yaşayış biçimimiz, insanın doğduğu çevrede otomatik olarak öğrendiği ve doğru olarak düşündüğü durumları farklı bir bakış açısı ile değerlendirmiş. Belki de zaman zaman kendi içimizden düşündüğümüz, anlam veremediğimiz ama yanlış anlaşılmaktan çekindiğimiz için dile getiremediğimiz birçok konuda tercümanımız da olmuş.

Kitaptan bir hayli alıntı yaptım yazının devamında görebilirsiniz. Güzel ve düşündürücü cümleler mevcut. Yalnız ilk kitabında oldukça fazla miktarda yaptığı alıntılar, dipnotlar vs. bir yerden sonra okuyucuyu yoruyor. İlk kitabında da aynı duyguyu yaşamıştım. Devam kitabı da aynı hisleri verdi diyebilirim. Bir de yazım dilindeki sertlik ve diklik devam ediyor. Belki yazarın dikkat çekmek için kullandığı bir yöntem bu ama bazen insanı rahatsız etmiyor değil.

Yazarın dinlediğim bir röportajında bu üçlemenin aslında tek kitap olduğu ancak bazı nedenlerden dolayı bu şekilde bölmesi gerektiğini söylemişti. Şunu söyleyebilirim ki üçü tek kitapta olsa büyük ihtimalle sonunu göremeyebilirdim. Çünkü kendini tekrar eden yerleri okuyucunun bir yerden sonra olaydan kopması neden oluyor.

Siz de yazarı merak ediyorsanız okuma listenize alabilirsiniz. Okuduysanız sizler de yorumlarınızı bu yazının altında paylaşabilirsiniz. İyi okumalar dilerim.

Eserde Geçen Satırlardan;

“Bize dayatılan şeylerin bize dayatıldığının dahi farkında değiliz. Kendi isteklerimiz, kendi düşüncelerimiz, kendi tercihlerimiz sandığımız birçok şey gerçekte bize ait değil. Bunun bir neticesi olarak yaşadığımız ruhsal sıkıntıları da bu yüzden çözümleyemiyoruz.”

“Bazı muhtemel sorunların önüne geçebilmek amacıyla toplum tarafından şartlar oluşturulmuş; ancak bu şartlar, çoğu zaman olduğu gibi yine, ilk hallerinden saparak orijinal amaçlarının tam tersi işlev görür hâle getirilmişlerdir.”

“…utanç, toplumun bireyi kontrol altında tutmasında çok işe yarayan bir unsur.”

“İnsanların, gerçekten övünebilecekleri bir şeyleri olmadığında ülke, ırk, milliyet, futbol takımı gibi sahte aidiyetleri idealize ettiği doğrudur, ki böyle aidiyetlerin idealizasyonu, tekrarın yenilenme olmaksızın devam etmesi ve çocuğun sembolik ölümüyle eşdeğerdir.”

“Nazik bir kadının nezaketinden dolayı çekmediği eziyet, görmediği kötülük kalmamıştır. Kızınızın dönüp dolaşıp kendisini yine mağdur duruma sokmasını, her yerde ezildiği bir döngüden bir türlü kurtulamamasını, hep haksızlığa uğramasını, kendisini koruyamamasını istiyorsanız, ona hiç kimseyi incitmeme gerekliliğini aşılamanız yeterli.”

“Annelerin, kendilerine öğretildiği gibi eşleri ve çocukları için kendi hayatlarını kurban etmeleri, iyi bir eş, iyi bir anne olmayı idealize etmeleri, bu görevlerini ifa etmek için canla başla çalışmaları, onları sonunda kötü kalpli kraliçelere dönüştürür.”

“Yaşamınızı çocuğunuz için feda etmenizin, çocuğunuza hiçbir faydası olmayacağı gibi, tam tersine, derin şekilde zararı olacaktır. Sizin için iyi olmayan hiçbir şey, çocuğunuz için veya bir yakınınız için iyi olamaz. Çocuğunuz için yapabileceğiniz en iyi şey, önce kendi hayatınızı yaratmanız, sizin kendi hayatınıza sahip çıkmanızdır.”

“Hizmetçilik sadece, ücret karşılığında belli zaman diliminde yapıldığında saygın bir iş. Hizmetçiliği kimlik edinmek yanlış; her şeyden önce, kişinin edineceği başka kimlikleri engelleyecek, baltalayacak, kişinin hayatla ilişkisini, başarısını kısıtlayacak bir şey.”

“… Mesele, kimin ne kadar, ne iş yaptığı değil; mesele o işin normalde kadına ait olduğuna dair o çok yanlış yerleşik zan. Bu şekilde iş yapmanız, o zannı güçlendirmekten başka işe yaramıyor.”

“Hapishaneler, kişiye acziyetini, devletin, kanunlarının gücü karşısında ne kadar zayıf ve edilgen olduğunu hissettirmek için kurulmuştur. Hapishaneler kimseyi, olduğundan daha iyi bir insan haline getirmemiştir; ve bu kuşkusuz, içsel hapishaneler için de geçerli. Bizim çocuğa yaptığımız da, bizim güçlü, kendisinin zayıf olduğunu duyurmak ve ona bizim gücümüz karşısında edilgen olmayı öğretmek.”

“Çocuklara ne kadar birey gibi davranılırsa çocuklar o kadar bireyleşiyor, kendilerini, yeteneklerini o kadar güçlü gerçekleştirebiliyorlar.”

Bu yazıyı paylaşın!

Bir Yorum Ekleyin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

error: Copyright © BuMesele.com / İzinsiz kullanılamaz.