“Serenad” Zülfü Livaneli – BuMesele

“Serenad” Zülfü Livaneli

Kitabın Yazarı: Ömer Zülfü Livaneli

Yayınevi: Doğan Kitap

Kitap Türü: Roman

Yayım Yılı: 2011

Sayfa Sayısı: 484

Arka Kapak Bilgisi

Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi’nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran’ın (36) ABD’den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner’i (87) karşılamasıyla başlar.
1930’lu yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile’ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.
Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.
Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad da Zülfü Livaneli’nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz dengesi.
“Bir kız çocuğunun büyümesi ne zaman biter acaba? İlk âdet gördüğünde mi, 18 yaşını doldurunca mı, evlenince mi, saçına ilk ak düşünce mi? Bence hiçbiri değil. Bir kız çocuğu büyümez, kaç yaşına gelirse gelsin asla büyümüş gibi hissetmez kendini. Son nefesini içi arzularla, heyecanlarla dolu bir kız olarak verir.
Ama değişim yaşar. Hayat o kızı sürekli değiştirir ve bu değişimlerin hiç şaşmayan bir aktörü vardır: Bir erkek.
Geriye bakınca Ahmet’in bile beni olgunlaştırmış olduğunu anlıyorum, Tarık’ın etkisi daha az bile olsa onun da faydası oldu ama kişiliğimdeki en büyük değişimi yaşlı bir erkeğe borçluyum. Aramızda ne aşk, ne cinsellik, ne aynı ülkeyi, aynı dili paylaşma durumu bulunan, kısa bir süre tanıdığım bir erkek.”

Serenad / Ömer Zülfü Livaneli

Değerli yazarı, son kitabı “Huzursuzluk” ile tanıdım. Uzun zamandır okumak isteyip bir türlü fırsat bulamadığım “Serenad” ile devam ettim eserlerini okumaya ve her sayfada; nasıl bu kadar zaman okumamış olabilirim diyerek hayıflandım .

Her satırında, uyandırdığı merakı artıran, sade dili ve anlatımı ile iç içe geçen hikayeleri okuyucusuna sunan başarılı yazar bu kitabında da bunu başarmış.

II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerden kaçan Yahudilerin neler yaşadığını, dönemin tüm zorluklarını ve tüm zorluklara rağmen gerçek bir aşk hikayesi anlatılmış. Tabi yalnızca bir aşk hikayesi değil, parçalanmış bir aile, hayaller, amaçlar her şey bu kitapta. Eserdeki karakterleri öyle bir benimseyeceksiniz ki, yaşadıkları olayları siz de onlarla yaşayacak, üzüntü ve sevinçlerini paylaşacaksınız. Bir taraftan kitabın sonunu merak edecek diğer taraftan kitap bitsin istemeyeceksiniz. 

Eserde Geçen Satırlardan;

“Galiba zekâ ile kurnazlık ters orantılı.”

“Kendini açıkça belli eden bir öfke, genellikle geçici bir sorun oluştururdu. Ama karşındaki insanda öfkenin üstü örtülmüşse, böyle bir şey hissetmişsen, dikkatli olmalıydın. Bastırılan öfke, daha sonrası için tehlike yaratabilirdi.”

“Fyodor Dostoyevski, insanın ancak acı çekerek olgunlaşacağını söyler. Bu açıdan bakınca İstanbul’un benim hayatımda çok önemli bir yeri var. Çünkü ben bu şehirde olgunlaştım.”

“Kimin daha vatansever olduğunu ölçmenin bir yöntemi mi var? Neden bazıları, memleketi kendilerinin daha çok sevdiğini ileri sürerek bir ayrıcalık elde etmeye çalışır!”

“Ne garip bir ülkede yaşıyorduk, her evin bir sırrı, bir hikayesi vardı.”

“Senden çalınabilen bilgi, senin bilgin değildir.”

“Bizim korkunç bir diktatör olarak tanıdığımız Adolf Hitler, her şeyi kitabına yani demokratik sisteme uygun olarak yapıyor, kişisel imparatorluğunu adım adım kuruyordu.”

“İnsanların kendi milletini veya kendi inancını diğerlerinden üstün görmesi, ne korkunç olaylara, ne büyük acılara neden oluyordu bu dünyada!”

“İktidar zulüm demektir. Hele denetlenmeyen iktidar.”

Bu yazıyı paylaşın!

Bir Yorum Ekleyin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

error: Copyright © BuMesele.com / İzinsiz kullanılamaz.