Atiye’den Kusurlu Hareketler! Dizi İyi mi? – BuMesele

Atiye’den Kusurlu Hareketler! Dizi İyi mi?

Türk dizi izleyicileri bir haftadır Atiye’yi konuşuyor. Türk dizi izleyicileri derken, televizyonlarda yayınlanan, dizi süsü verilmiş, 2,5 saatlik haftalık filmleri takip edenlerden bahsetmiyoruz.

Dizi dediğiniz yarım saat olur, 40 dakika olur, hadi en fazla 1 saat olur. 1 saati geçen herhangi bir yapım için artık dizi yerine TV filmi demek daha uygun olur. Türkiye’de teknik olarak dizi formatına uyan, dizi gibi dizilere, artık sadece internet ortamında rastlayabilir olduk.
Bu dizilerin son halkası da hepinizin malumu Atiye.

Peki uzun zamandır reklamları ve tanıtımları yapılan dizi, yaratılan bunca beklentiyi karşıladı mı? Yerli dizi sektörü açısından bakarsak, evet fazlasıyla karşıladı. Sonuçta biz “Lost”, “Breaking Bad”, “Game of Thrones” gibi dizilerin çekildiği bir ülke değiliz. Aşılması gereken çıta, başrol oyuncularının kendilerine verilen süreyi doldurabilmek için dakikalarca birbirlerinin gözlerinin içine baktıkları diziler olunca, Atiye o çıtanın bir hayli üzerine çıkmış durumda.

Elbetteki dünya standartlarında, yıllarca birçok kaliteli dizi izlemiş bünyelere dizi beğendirmek çok kolay olmayacaktır. Biz de bu videonun devamında eksik bulduğumuz bazı noktalara değineceğiz. Ancak her şeyi bir tarafa bırakırsak, Atiye bizce şimdiye kadar yapılmış en iyi Türk dizilerinden biri. Umuyoruz bu bir milat olur, ve bundan sonra çok daha iyi diziler çekilir.

Şimdi gelelim sadede ve bize göre mutlaka bahsedilmesi gereken detaylara. Videomuzun bundan sonraki kısmının spoiler içerdiğini şimdiden belirtelim, sonra uyarmadı demeyin.

Dizinin oyuncuları arasında bize göre tartışmasız en iyisi Metin Akdülger. 8 bölüm boyunca iyi mi yoksa kötü mü olduğuna bir türlü karar veremediğimiz Ozan karakterinin ruhsal iniş ve çıkışlarını o kadar iyi canlandırıyor ki, karakteri kah boğmak isterken, kah haline acırken buluyorsunuz kendinizi. Böyle sıkıntılı bir karakteri canlandırmak, bir oyuncu için aynı zamanda büyük bir fırsat ve Metin Akdülger de bu fırsatı çok iyi değerlendiriyor.

Dizideki bir diğer güçlü performans, Türk asıllı Alman oyuncu Tim Seyfi’ye ait. Ancak onun başarısında, canlandırdığı karaktere cuk oturan görüntüsünün payının büyük olduğunu düşünüyoruz. Bu da bizi dizinin bir başka güçlü yanı olan oyuncu seçimlerine götürüyor ki, Beren Saat özelinde bu konuya tekrar değineceğiz.

Dizide, isimsiz köylülerden polisleri canlandıran figüranlara kadar, ekranda gördüğümüz hemen herkesin oyunculukları oldukça başarılı. İşin ilginci, buradaki tek fireyi zaman zaman performansında yaşadığı dalgalanmalarla, başrol oyuncusu Beren Saat veriyor. Dizinin ilerleyen bölümlerinde onu da çok başarılı bulsak da, özellikle ilk birkaç bölümün bazı kısımlarında, konuşmaktan çok, bize replikleri okuyormuş hissi verdi.

Ancak az önce de belirttik, bu dizinin en güçlü yanlarından biri oyuncu tercihleri ve her şeye rağmen Atiye rolü için Beren Saat’ten daha iyi bir oyuncu düşünemiyoruz. Aynı durum Erhan karakterini canlandıran Mehmet Günsür için de geçerli. Çekilen film sayısı bakımından kısır bir dönem olan 90’larda, “Hamam” filmi ile yıldızı parlayan Mehmet Günsür, bize göre Türk sinemasının Tarkan’ı. Ancak o da, Türk dizilerinde duymaya pek alışık olmadığımız repliklerin de etkisinden olsa gerek, zaman zaman en iyi performansından biraz uzaklaştı. Nihayetinde Atiye, oyuncu seçimlerinin önemini gösteren, bu konuda ders niteliğinde bir yapım.

Gelelim, genel olarak keyifle izlenebilecek nitelikte bulduğumuz Atiye’deki, “yok artık” dedirten anlara.

Atiye’nin yer altında kaybolduğu bölümde, arama kurtarma çalışmaları sırasında, karakterlerimizin delici matkabın kırılan ucunun yenisi ile değiştirilmesini bekleyecek saatleri bile yokken, her nasılsa, onun yerine işi hızlandırmak için tercih ettikleri patlayıcıların hazırlanmasını, ertesi sabaha kadar bekleyebiliyorlar.

Mehmet Günsür’ün canlandırdığı Erhan, babasının işaret ettiği rakamların gizemini çözmeye çalışırken bir hücreye atılıyor, ve ne tesadüf ki karşısına çıkan bir diğer mahkum, armut piş ağzıma düş misali, bu sayıların gizemini ona bir çırpıda söyleyiveriyor.

Dizimizin “kilitleri tesadüflerle açma eğilimi”, bir başka sahnede bu kez gerçek anlamda karşımıza çıkıyor ve Beren Saat tokasıyla kilitli bir kapıyı açabiliyor. Açıklaması da şu: “Babamın güvenlik şirketi var.”

Ne hikmetse, karakterlerimize ne zaman, ne gerekse, o zor anda sihirli bir şekilde karşılarına çıkıveriyor. İsviçre çakısı gerekecek olsa, biri şak diye cebinden çıkarıp verecek. Tamam, fantastik dizi dedik, bazı şeyleri sineye çektik, ama izleyiciyi biraz da ciddiye almak gerekiyor.

Halbuki en basit senaryo yazımı tekniklerinden biridir. Eğer kahramanımız final sahnesinde olayı bir silahla çözecekse ve o silah hiç meydanda yokken, en gerektiği anda birden peydah olursa, izleyici haliyle, “hadi canım oradan” diyecektir. Bunun olmaması için, silahın zaten orada olduğunu daha önceki bir sahnede izleyiciye çaktırmadan göstermek zorundasınız.

(“Babamın güvenlik şirketi var.”) Bu cümleyi kapıyı toka ile açtıktan sonra söylerseniz, izleyici bunu bir parodi cümlesi olarak algılar. Oysa yarım saat önce, başka bir sahnede laf arasında bir bilgi olarak verseydiniz, kapı toka ile açıldığında izleyici bunu çok daha normal karşılayabilirdi.

Önemsiz gibi görünen bu detaylar, izledikleri dizileri didik didik eden dikkatli izleyiciler açısından, bütün farkı yaratan anlar. Aslında burada bahsettiklerimiz kolayca kaçınılabilecek hatalar.

Dolayısıyla 2. sezon öncesi daha umutlu olmak için yeterince sebebimiz var. Oyuncuların rollerine daha da ısınacağını varsayarsak, dizinin ikinci sezonunun ilkinden daha iyi olma potansiyeline sahip olduğunu düşünüyoruz.

Peki sizin bu konudaki düşünceleriniz neler? Yorum kısmında bizimle paylaşmayı unutmayın.

Videolarımızı izlediğiniz ve yorumlarınızı paylaştığınız için teşekkürler! Yeni videolarda görüşmek üzere. Hoşça kalın!

Bu yazıyı paylaşın!

Bir Yorum Ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir