“Sol Ayağım” Christy Brown
|Kitabın Yazarı: Christy Brown
Yayınevi: Nemesis Kitap
Kitap Türü: Roman
Yayım Yılı: 2009
Sayfa Sayısı: 190
Arka Kapak Bilgisi
“BÜYÜLEYİCİ VE EĞLENCELİ… OKUYANA İLHAM VERİYOR.”
IRISH TIMES
“ERDEMLİ VE HİÇ BİR ŞEKİLDE YOZLAŞTIRILMAMIŞ BİR CESARET HİKAYESİ”
SUNDAY TIMES
Chiristy Brown doğuştan beyin felci kurbanıydı. Ancak bu talihsiz küçük bebek İrlanda edebiyatının devleri arasında yerini alacak bir yazarın muhteşem hayal gücüne ve duyarlı zekasına sahipti.
Bu, Chiristy Brown’ın kendi yaşam öyküsüdür. Brown, çocukluğunda okumayı, yazmayı, resim yapmayı ve nihayet daktilo kullanmayı öğrenmek için verdiği mücadeleyi ve bütün bunları sol ayağını kullanarak nasıl yaptığını anlatıyor.
Sol Ayağım – Christy Bwown
Christy Brown’un azim ve başarı öyküsü.
Otobiyografik türdeki eserde yazar, tüm içtenliği ve samimiyetiyle kendi hayat hikayesini anlatıyor. Yaşadıklarını , ihtiyaçlarını, düşündüklerini, hislerini, aşklarını…
Doğuştan beyin felci olan Christy’nin fiziksel eksikliği annesinin ona karşı olan sevgisini, güvenini ve inancını hiç azaltmamış. Kitabı da annesine ithaf etmiş yazar. Başta annesi olmak üzere, birbirlerine bağlı müthiş bir aile.
Beş yaşında sol ayağı ile yazı yazmaya başlayan Christy, büyüdükçe bir ressam ve daha sonra bir yazar oluyor. Müziği de çok seviyor. Özellikle ailesinde kimsenin pek haz etmediği klasik müziği.
Eksiklikleri kabul etmek kimse için kolay değil elbet. Christy için de öyle. O da aslında durumunu kabullenmiş değil. Yer yer anlatımlarından anlıyorsunuz. Bunalımlara giriyor, yaşamanın bile anlamsız olduğunu düşünecek kadar zor zamanlar geçiriyor.
Ama büyük bir çaresizliğin içinde bile küçücük bir umut hayata bağlanmaya yetebiliyor bazen.
Peki bu umut ışığı, karşılığında tek sığındığınız limanı elinizden alsalar siz ne yapardınız?
Eserden sevilen satırlar;
“Evet, dudaklarımla konuşamıyordum, ama şimdi sözlerden daha kalıcı şeylerle konuşacaktım; yazılı sözcüklerle.”
“Çaresizdim, ama ne kadar çaresiz olduğumu yeni farketmeye başlamıştım. Kendimle ilgili hala hiçbir şey bilmiyordum: Diğerlerinden ‘farklı’ olduğum gerçeği dışında.”
“O benim için bir anneden daha fazlasıydı; savaştaki silah arkadaşımdı.”
“Aramızda garip, hatta anlaşılmaz bir bağ vardı; bir göz kırpmasıyla diğerimizin ne hissettiğini anlayabiliyorduk.”
“Ben fark edilen biri olmak istemiyordum, diğer insanlar gibi sıradan olmak istiyordum.”
“Hayatımda yeni bir gün diye bir şey yoktu, her gün bir öncekinin bir tekrarıydı, hiçbir değişiklik ya da değişiklik umudu söz konusu değildi.”
“Uğruna yaşayacağım bir şeyler istiyordum ama hiçbir şey yoktu. Hayatımın bir amacı, değeri olsun istiyordum ama yoktu.”