“Klişe Hayatlar Matbaası” Can Yılmaz
|Kitabın Yazarı: Can Yılmaz
Yayınevi: İnkılap Kitabevi
Kitap Türü: Hikaye
Yayım Yılı: 2016
Sayfa Sayısı: 240
Arka Kapak Bilgisi
Abim 8 Aralık 1968’de dünyaya geldi. Aslında Zeytinburnu’na geldi de, yine de global bakmak lazım. 1973 yılı baharına kadar el bebek gül bebek büyüyen Can, benim doğumumla, önce sanayiye çırak verilmek istenmiş, sonra “devlet okulunda aynı çileyi çeker nasılsa” düşüncesiyle ilkokula başlatılmıştır. Ben tabii 1973’ten 2016’ya kadar kendi biyografimle ilgilendiğim için arada neler olduğunu pek hatırlamıyorum. Ancak kitabının çıkacağını duyunca kitabın taslağına bakıp anladım ki meğer ne güzel günlerimiz olmuş.
Kamuoyunda gösterilerimde anlattığım kadarıyla tanınan abim elbette komik olması için abartılmış bir “tip” değil, hayatımdaki en yakın arkadaşım, en güvendiğim eleştirmenim, meslektaşım, (amatörler arasında) en çok güldüğüm komedyen olarak çok önemli bir “karakter”dir. İkimizi tanıyanlar daha iyi bilir, ben ne kadar “şey”sem o da bir o kadar “başka bir şey”dir. Abimi severim, abim olmasa yine severdim. Az görüşürdüm belki ama yine severdim.
Kitabını okuyun siz de seveceksiniz.
Eline sağlık Can Hoca, yine 1-0 öndesin…
Benim kitabım bile yok… Yaptın yine numaranı…
Seni seven kardeşin ünlü komedyen,
CEM YILMAZ
Klişe Hayatlar Matbaası / Can Yılmaz
Kitap seçimlerimde önerilere ya da yorumlara bakarak karar vermenin faydalı olduğunu düşünürüm. Ancak bu kitabı herhangi bir yoruma bakmadan alıp okudum. Beğendiğim bölümleri olduğu gibi daha az beğendiğim hikayeleri de oldu. Sonrasında merakımdan yapılan yorumlara bakmak istedim ve hayal kırıklığına uğradım.
Toplum olarak en belirgin özelliklerimizden biri olumsuz eleştiri yapabilmek sanırım. Çünkü en kolayı; başkasının yaptığı herhangi bir işe ‘kötü’ diyebilmek. Neden kötü, neresi kötü derseniz bir cevap alamayabilirsiniz ama ‘kötü’dür işte o kadar.
Herkesin beklentisi ya da kitaptan almak istediği şeyler farklı olabilir. Ancak beklenti karşılanmadığı zaman da nasıl bu kadar sert eleştiriler yapılabiliyor açıkçası anlayamıyorum. Edebi bir kitap okumak gibi bir beklentiniz yoksa ki tarzının o olmadığı çok belli, okunabilecek bir kitap diyebilirim.
Mahalle esnafının sansürsüz diyalogları, hikayeyi doğal yapıyor ve rahatsız etmiyor. Cin olmadan adam çarpanlar, 3 saatte alınan hayat dersleri, ustalar ve çırakları, mahalle maçları, sahte rakılı akşam sofraları gibi hayatın içinden birçok konu ile ilgili hikayelere yer verilmiş. Kitap 20 hikayeden oluşuyor.
Benim favorlerim arasında beyaz eşya sektörünün duayeni Şefik abi, Mayıs ütopyası ve anneanne ile izlenen olimpiyat hikayeleri var.
Siz de okunan her kitaptan alınacak bir şeyler mutlaka vardır diyorsanız, okumanızı tavsiye edebilirim.
Eserde Geçen Satırlardan;
“Bir kişi bile “aşk” yüzünden ölmüştür diyemedi… İnsan “aşk” yüzünden ölmezdi ki bu memlekette…”
“-Madem bir günde bitecekti, niye 10 gün evvele bitirmedik be usta? -Bir günde yaparsak şişirdi derler, bir günlük işi bile bir günde yapmayacaksın.”
“Mahallede arkadaşlık, kardeşlik gibi bir şeydi; aradaki farkı anlamaya hiç çalışmazdık, gerek yoktu…”
“Yaşlı bir teyzesin sen, niye Vladimir Salnikov’un altın madalya seremonisini sandalyenin ucunda heyecanla seyredesin ki? Efsanevi Sebastian Cor, Steve Ovett düellosunu son yarışa kadar takip edip Cor’yu alkışlayıp Owett’e küsesin! Al eline şişini örgünü, Komiser Columb’yu seyret…”
“İyi koşan iyi atlayan değil, temiz yüzlü olan kazansın…”
“Birileri hayatınıza dokunur geçer, anlamadan hissettirmeden izler bırakır ve yıllar sonra o dokunuşlar kendini hatırlatır, zamanında hissetmediğin, burun büktüğün ve hatta bıyık altından gülüp geçtiğin çoğu cümle aklına geliverir tam da gelmesi gereken zamanda.”
“Fikrini söylemekten başka bir suçu olmayanlar tekrar özgürce fikrini haykırsa önünde bir duvar olmadan, milyonlarca insana tek tek anlatır gibi anlatsa dilediğini…”